Bu filmi ya çok severebilirsiniz ya da nefret edebilirsiniz, ikisinin ortasını bulabilmek imkansız! Eğer konuşma içermeyen uzun sahnelerden, diyaloglardan çok görselliğe önem veriyorsanız birinci seçenek, eğer hızlı tempolu, başrollerde tanıdık isimlerden oluşan büyük bütçeli film seviyorsanız ikinci gruba dahilsinizdir.
Film 1983 yılında geçmekte ve set tasarımlarından, kostümlere kadar herşey bu tarihle uyumlu. Hatta fon müziği olarak bol bol synthesizer melodileri kulağımıza geliyor. Arkada fob olarak, genelde kırmızı ağırlıklı renkler kullanılmış.
Konusundan kısaca bahsedecek olursak, filmin kahramanı genç Elena, Mercurio Arboria tarafından kurulan Arboria enstitüsünde yaşamakta/rehin tutulmaktadır. Dr. Barry Nyle, Elena ile ilgilenmekte ve gelişimini yakından takip etmektedir. Dr. Nyle bildiğimiz sevgi dolu doktorlarımızın aksine sadistçe psikolojik olarak Elena'ya işkence yapmaktadır. Filmin ilerleyen kısımlarında öğreneceğimiz üzerine, Elena'nın dünyaya gelişi ile Dr. Nyle arasında yakın bir bağ mevcut. 1969 Yılında, Dr. Arboria ve karısı tarafından ruhani bir deneye gönüllü olan Nyle, deney sonucu Elena'nın annesini öldürür ve Elena'nın doğumunu sağlar. Bu esnada saçlarını ve göz bebeklerini kaybeder! Tabii ki bunların hepsi Elis Merhige'nin Begotten filmindeki gibi siyah beyaz çekilmiş ve mistik bir hava katılmış.Filmin sonlarına doğru Elena ile Dr. Nyle arasında ölümcül bir kovalama başlar. Dr. Nyle'ın Elena'ya ilgilisinin başka bir sebebi ise, Elena'nın sahip olduğu psişik güçler. Filmin bir bölümünde bu güçlerle hemşiresinin kafasını patlatamayı (Scanners'ı hatırlayan var mı?) başarıyor.
Filmin temeli'nin dayandığı birkaç film var tabii... İlk olarak Kubrick ve 2001 a Space Odyssey. Renk tonları ve ışıklandırma tamamen bu filmi hatırlatıyor. Ayrıca Bowman ile Hal'ın ilişkisi, Elena ile Dr: Nyle'ın ilişkisi ile paralellil gösteriyor. İkinci olarak Tarkovskiy ve Solaris-Stalker ikilisi; filmlerin dinginliği resmen bu filme sinmiş... Üçüncü olarak David Cronenberg The Brood-Rabid-Scanners ve Videodrome; takıntının etin dışına çıkıp şekil değiştirmesi... Son olarak 1967 yapımı psikadelil dizimiz The Prisoner, ajanımız no:6'yı etkisiz hale getiren balon, filmde şekil değiştirip duman çıkaran bir piramide dönüşüp Elena'nın gücünü bloke ediyor.
60-70-80'lerin Bilim kurgu filmlerinin karışımı olan Beyond The Black Rainbow'a bir şans vermeye değer. Evet, filmin sonu çok kötü bitiyor, evet uzun kesintisiz çekimler uyku getiriyor ama kabul etmeliyiz ki filmin kendisine has bir havası var.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder