8 Ekim 2014 Çarşamba

Across The River (Oltre il guado - 2013 / Nehrin Karşı Yakası)


Bazı filmlerin senaryoları, bazı filmlerin oyunculukları , kimi filmin ise atmosferi seyiriciye kendini izletir. Nehrin karşı yakası, atmosferi ile seyrettiren film kategorisine dahil bir İtalyan filmi. İtalyan filmleri denince ilk başta kalımıza Giallo'lar gelse bile korku dalında da bizlere pek çok başarılı örnek sunmuşlardı.
Önceden uyaralım, Nehrin karşı yakası için alışala geldik, karanlıktan fırlayan canavarlarla bezenmiş, bol görsel efekt soslu bir film bekliyorsanız, filmin menüsü sizi hayal kırıklığına uğratacaktır!
Filmde mümkün olabildiğince az diyalog olması, yönetmenin seyirciye hikayeyi çözmek için mümkün olabildiğince az ipucu vermesi, benzeri filmlerden farklı kılıyor. görev yapan bir Film boyunca asıl karakterini, asıl karakter ise değişik kameralarla vahşi hayvanları görüntülüyor. Karakterimiz, İtalya ile Slovenya sınırında görev yapan bir vahşi yaşam görevlisi. Zararsız tuzaklar kurarak, yakaladığı hayvanlara uzaktan izleme cihazları ve kameralar yerleştirerek, doğal ortamlarında izlemektedir. Yakalığı bir tilki onu sınıra yakın bir noktada bir nehre kadar sürükler.Giderek artan yağmurda zorla nehirden geçerken, suda sürüklenen bir geceliğe rastlar (kötü bir işaret/kehanet ?). Yağmurun şiddetini arttırması ile nehrin Slovenya tarafında karavanıyla kapana kısılır. Araştırmaları sırasında terkedilmiş bir köye rastlayan kahramanımız, tilkinin takibine devam ederken parçalanmış bir yaban domuzuna rastlar, öte yandan tilki de ortadan kaybolur. Koca bir boğayı parçalayan ne olabilir ki? Olayı detaylı olarak araştırmaya başlayan kahramanımızın kamerasına, vahşi hayvanlarla birlikte gecenin bir yarısı ormanda oyun oynayan iki kız takılır.
Bu esnada kısa aralıklarla, bilinmeyen bir mekanda yaşlı bir adam ve karısı ile karşılaşırız. Yaşlı adam bildiği sır yavaş yavaş ortaya çıkar. 2. Dünya savaşı sırasında, İtalya giren Slovenya milisleri, kahramanımızın kısılı kaldığı köye  girerler, bir evin içinde kahramınımızın da karşılaştığı kız kardeşlere birer sandalyede bağlanmış olarak rastlarlar ve kız kardeşlerden birisinin bağlarından kurtularak kameraya saldırması ile görüntü biter.
Kahramanımız , giderek artan yağmurun altında, karavanı olmadan, kız kardeşlerle başbaşa kalmıştır. Sivil gönüllürden oluşan arama ekibi yola çıkmıştır ancak zaman giderek daralmaktadır. Bu vahşi saklambaç oyununu kahramanımız kazanabilecek midir?








 Film oldukça basit tutulmuş. Görüntüler, gündüz çekimlerinde griya çalan kahverengi (güzel bir sonbahar havası yaratıyor), gece görüntüleri ise mavimsi bir gri rengi ile sunulmuş. İlk başta hayvanları kamerası ile izleyen kahramınımızı , zaman ilerledikçe aynı gözle seyrediyoruz. Ayrıca filmin pek çok karesinde su var. Su  karşımıza, Gerek akarsu, gerek bardakta ya da şisede sakince duran, tavandan yavaşça
Daha önce bahsi geçtiği gibi diyaloglar çok çok az. Yaşlı adamın açıklaması olmasa , diyalogların eksikliği hissedilmiyor bile. Müzik kullanımı da neredeyse yok denecek kadar az. Filmin çekimi için seçilen köy ve orman ise neredeyse, filmin hikayesinden daha korkunç.
Filmle ilgili, eksiler ise, kız kardeşlerin makyajları çok basit ve özensiz. Seyirci olarak , filmin asıl korkutucu unsurlarından daha ürkütücü olmalarını bekliyoruz. Sırlara vakıf yaşlı adam karakteri ise, hikayeye sonradan eklenmiş hissi veriyor, ister istemez filmin bütünlüğünde bir kopukluk yaratıyor. Yine de sadece filmin geçtiği mekanın atmosferini görmek bile insanın içini ürpertiyor.
Benzer atmosfere sahip başka bir film ise Filnadiya yapımı Sauna (2008) ile karşılaşmıştık. Nehrin karşı yakasının da yurt dışında pek çok film festivalinde seyirciyle buluşabildiğini düşününce, ülkemmizde ne kadar kısır bir döngünün içinde bulunduğunu rahatlıkla görebiliyoruz.  Düşük bütçeli ama başarılı yapımları yurtdışında pek çok korku ya da fantastik film festivallerinde rastlayabiliyoruz. Bu tarz filmler için hem pazarlama hem de tanıtım için faydalı olmakta. Ülkemizde az sayıda film festivali olması ve daha çok ana akım filmler üzerine yoğunlaşması için, benzeri filmleri ne yazık ki sinemada seyretme imkanı bulamıyoruz. Öncelikli temennimiz film festivallerimizin bağımsız ve sansürsüz olarak bizlere daha geniş kapsamda çeşit sunabilmeleri.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder