Günümüzde türlere sadık ne kadar çok film varsa, bir o kadar türler arasında geçişmeyi seven filmler de var. Giorgino da bu filmlerden biri. İlk olarak Fransız yapımı olması işin içine ister istemez drama kısmını katıyor, ayrıca filmin içinde Mylene Farmer (Fransız şarkıcı, besteci ) hem de arka planda Farmer'ın neredeyse tüm görsel çalışmalarında Laurent Boutonnat bulunması filme ayrı bir şiirsellik katıyor. Mylene Farmer ile Boutonnat'ın video klipleri 10 dakikanın altında olmadığı için (bizim 3 dakikalık pop şarkıları için 3 dakikalık video klipleri izlerken afakanlar basan biri için, 90'larda Mylene Farmer'ın video kliplerini izlemek büyük zevkti!) filmin neredeyse 3 saatlik süresi , bu çalışmanın meyvelerinden biri olduğunu kanıtlıyor. Bu film Boutonnat'ın ikinci uzun metrajlı filmi (aslında yönetmenin çok fazla uzun metrajlı filmi bulunmuyor (bir elin parmağından az desek uygundur)).
Filmin asıl türü drama gibi gözükse de, kışın dondurucu soğuğunda geçen fransız kasabasının atmosferi, 1. dünya savaşının getirdiği karanlık ve insanların içine işlemiş olan karamsarlık ve delilik, filmi zaman zaman gerilim hatta korku türü sınırlarına bile çekiyor.
Konusuna bakacak olursak:
Genç doktroumuz 1. Dünya savaşı sırasında görev yaparken zatürreye yakalanmış ve savaş bitmeden terhis edilmiştir. İtalyan asıllı genç, küçük yaşta bir fransız ailesi tarafından evlat edinilmiştir. Evlat edinen aile aynı zamanda zihinsel engelli çocuklar için bir okul işletmektedir. Yetim olarak büyüyen Giorgino, hassas bir kişiliğe sahiptir ve çocuklara çok önem vermektedir. Okula dönen kahramanımız, çocukların savaş nedeniyle farklı bir yere nakledildiğini öğrenince yıkılır. Gitmeden önce kesilmekten kurtadığı (600 Franc ödediği - o zaman için hatırı sayılır bir paradır) at ile çocukların bulunduğu yere doğru yola koyulur. Zaten zatürreden muzdarip kahramınımız , iliklerine işleyen soğuk ile iyice bünyesini etkilemektedir. İlk önce çocukların bulunduğu yurda giden doktorumuz, sivil hayatta ilk doktorluk deneyimi olarak evin sahibesine kalp masajı yaparak , ölümden kurtarmaya çalışacak ancak başarılı olamayacaktır. Sonrasında, çocukların öldüğü haberini aldığında iyiden iyiye çöekecektir. Bu esnada evin tek kızı, Catherine ile tanışıp, etkilenmesi de kafasını iyice allak bullak eder. Catherine çocukluktan çıkamamış, garip davranışlar sergileyen genç bir kızdır. Bir o kadar ilginç karaktere sahip dengesiz dadısıyla birlikte (hala Catherine'i emzirmektedir!) birlikte evde anneleri ile yaşamaktadır. Çocuklardan sorumlu olan baba doktorun ise akıl hastanesine nakledildiğini öğrenen doktorumu, ailenin babasını bulmak için yola tekrar yola koyulur. Akıl hastanesinde doktorumuzu bulamayan Giorgino'nun talihi , dönüş yolunda aradığı doktoru bulması ile dönecektir. Doktor, evin diğer sakinleri gibi değişken bir psikolojiye ve dengesiz yapıya sahiptir.
Bu esnada kasabada ikamet eden kadınlardan bilgi almaya çalışan kahramanımız, Catherine'in olay günü çocukları yürüyüşe çıkardığını ve tek başına döndüğü öğrenir. Kasabadaki herkes Catherine'de suçu bulmaktadır ancak kahramanımız Catherine'in suçlu olduğunu kabul etmez. Kasabanın papazı olayları yatıştırmaya çalışsa da , tüm erkeleri savaşa gitmiş olan kasabanın kadınları iyice tedirgin ve saldırgan olmaya başlar ve Catherine ve ailesine karşı tehditkar tutumlar sergilmeye başlarlar. Gerilimi ne papaz ne de Giorgino engelleyebilecektir...
Filmde görsellik ön planda. Kasabaki atmosfer ve kar kaplı orman fırtına öncesi sessizlik hissini çok iyi veriyor. Ayrıca akıl hastanesi tam bir cehhennem kopyası, hastalara uygulanılan işlemler ve hastaların kapatıldığı mahzen çılgınlığı iyiden iyiye ortaya çıkarıyor. Renk tonlamaları da bir o kadar başarılı.
Neredeyse bir azizi canlandıran Giorgino ve Catherine arasındaki ilişki güzel canlandırılmış. Ayrıca papazın neredeyse aile babası gibi tüm kasabayı idare etmeye çalışması ise çok gerçekçi.
Filmin içinde pekçok simgeyi bulmak mümkün, boğulma/ölüm ve cinsellik arasındaki bağlantı, kalp masajı ve boyundaki ve sonrasında boyunda kalan ip izi ile bağlanmış. Görünmeyen kötülük kurtları, film boyunca görmesek bile ormanın içinden fırlayacakmış hissini veriyor. Delilik ise neredeyse filmin her karakterinde kendini gösteriyor.
Yayınlandığı tarihte gişe başarısı yakalayamamış olan Giorgino'nun gerçek değeri ortaya çıkamamış bir sanat eseri gibi. Tam olarak bir korku filmi sayılmasa bile, dramanın içindeki gerilim filmi sürekli izlenir hale getiriyor. Sıkılmadan neredeyse 3 saat boyunca izlyebileceğiniz bir film yaratıyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder