Günümüz korku sinemasında hala etkilerini gördüğümüz iki önemli yapımcı fimayı saysak, akla ilk gelen Hammer ardından da Amicus olur. Bu iki İngiliz şirketin büyük ağabeyi sayılacak Hammer, 1930'lu yıllarında ortalarında kurulmuş ve pek çok Edgar Allan Poe hikayesinin beyaz perdeye aktarılmasına vesile oldu. Sadece Poe değil, Vincent Price, Peter Cushing (Pek çok filmde Dr. Frankenstein ve ünlü dedektif Sherlock Holmes'u canlandırmıştı) ve Cristopher Lee (Saruman'dan önce belki de gelmiş en başarılı Dracula) ile vampirler, zombiler, mumyalarla ilgili pek çok filme imza attılar.
1960'larda İngiliz sineması çıtayı yükseltirken korku/gerilim filmleri piyasasına Amicus yapım firması girdi. Hammer'ın (özellikle Frankenstein ya da Poe uyarlamaları gibi) bir önceki ya da daha önceki yüzyıllarda geçen konular yerine, günümüzde geçen filmler yapmayı tercih ettiler. Peter Cushing ve Cristopher Lee gibi konusunda deneyimli oyuncuların yardımı ile pek çok başarılı hikayeyi sinemaya aktardılar. Amicus'un başarısının başka bir nedeni ise yapmış oldukları antolojiler (içinde birbirinden bağımsız pek çok hikayeyi biraraya getiren filmler). Antolojilerin çoğu zamanın Tales From The Crypt ( Mezarlıktan Hikayeler) ya da Vault Of Horror (Korku Mahzeni) adlı korku hikayelerinin resmediği çizgi romanlardan ya da Robert Bloch'un (Psycho- 1964 filminin de hikayesini yazmıştır) hikayeleri senaryolaştırılmıştır.
Filmimizin senaryosu, Korku Mahzeni çizgi roman serisinin birkaç öyküsünün bir araya gelmesiyle oluşuyor. Birbirini tanımayan beş İngilizin aynı asansörde biraraya gelmelirini ve düğmesi bulunmayan bir bodrum katına inmeleri ile başlıyor. Lüks bodrum katında üzerinde değişik içkiler (sadece viski ve likör çeşitleri nedeniyle çok da değişik olmayan) bulunan nedense tam da beş tane sandalyeyenin bulunduğu masa ile karşılaşırlar. Bu durumda her İngiliz centilmenşn yapacağı gibi her biri sandalyeye geçip, kendilerine birer kadeh içki koyup, sohbet etmeye başlarlar. Birbirlerine son zamanlarda gördük garip ve korkunç rüyalardan bahsetmeye başlarlar. Bu rüyalar bize beş güzel (daha doğrusu korkunç) hikaye halinde aktarılacaktır:
İlk hikaye,kalan mirastan payını paylaştığı kayıp kız kardeşini bulup, ortadan kaldırmaya niyetli bir adamın, ilk önce kız kardeşini bulan özel dedektifi bertaraf etmesi ardından da kardeşinin bulunduğu kasabaya yola koyulması ile başlar. Vardığında kasabanın ahalisinin oldukça tuhaf olduğunu farkeder. Herkes gün vatımından önce evlerine sığınmak için koşturmaktadır. Aradığı adreste sadece kız kardeşini bulacaktır ancak kasabadan kurtulmak sandığı kadar kolay olmayacaktır.
İlk hikaye serinin yaratıcı ve eğlenceli hikayelerinden birisi. Başrollerde de Anna ve Danirl Massey kardeşlerin olması da güzel rastlantı olmuş.
İkinci hikaye ise, yaşlandığını hisseden bir adamın artık daha düzenli bir yaşam için kendinden çok genç ve saf bir kızla evliliğinden bir kesit sunuyor. Beyefendinin aşırı titiz, tertipli hatta takıntı halini almış düzen disiplini, müstakbel gelinde umulmadık tepkiler vermesine neden olacaktır.
Bence serinin konu olarak en eğlenceli ve oyunculuk açısından en başarılı bölümü olmuş.
Üçüncü hikaye ise; usta bir ilüzyonistin, karısı ile birlikte Hindistan gezisinde sürpriz bir gösteriye tabık olmaları ile başlıyor. Bir sihirbazın foyasını ortaya çıkarıp, ardından sihirbazın kızının urgan ve flüt ile yapmış oldukları performansın sadece bir ilüzyon olmadığını anlayınca bu sihire sahip olmak için herşeyi göze alırlar.
Bu hikaye, daha çok ülkemizde Süper Korku adıyls yayınlanan korku çizgi romanlarımdan çıkmış bir hikaye. Günümüz seyircisini çok şaşırtmasa da zamanında pek çok izleyiciye heyecanlı anlar yaşattığı kesindir.
Dördüncü hikaye; hayat sigortasından para alabilmek için sahte ölümünü hazırlayan bir üç kağıtçının, cenaze akşamı iki tıp öğrencisinin kadavra arama macerası ile yollarının mezarlıkta kesilmesini konu alıyor.
Her ne kadar seyretmesi eğlenceli olsa da filmin kesinlikle en zayıf hikayesi.
Son hikaye; yaptığı eserleri küçümseyen sanat eleştirmenlerinden uzakta kalmak için ıssız bir yerde sanatını icra eden bir ressamın, bir vodoo büyücüsü ie tanışması ile başlar. Vodoo büyücüsü ona resimleri üzerinde resimlerin sahiplerine istediği fiziksel hasara yol açmasını sağlayan bir büyü yapar. Şehire dönen ressam intikam için resimler yaparken kendi resmini yaptığını unutur.
Bu hikayenin en ilginç kısmı, Dr. Who tarihinin en uzun soluklu Dr. Who oyuncusu Tom Baker tarafından ressamınızın canlandırılmış olması. Tom Baker'a uzun sakalları ile alışmak uzun zaman alıyor.
V/H/S, 3 Sıradışı gibi hikaye ve görselliği üst noktalara taşımış serilere alışmış seyirciler için, Mezarlıktan Hikayeler'in konuları daha basit ve görselliği daha geri planda kalsa da, türünün nasıl gelişim gösterdiğini görmek açısından çok önemli bir referans. Yapımından sonra pek çok filmi ve televisyon serisine örnek olacak olan film, zamanının önemli oyuncularını kullanmasıyla da antolojik hikayeler türünün bugünlere gelmesinin alt yapısını hazırlamış. Gerek çizgi romanların senaryolaştırılması, gerekse çizgi romanlardaki hikayelere sadık kalınması ile, başta korku üzerine olan pek çok çizgi romanında sinema endüstrisi üzerinde etkili olmasını sağlamıştır.